Hakkari'de yaşayan Melike Yılmaz’ın yaşamı, yılan korkusuyla kabusa döndü. Üç kez düşük yaparak ağır bir travma yaşayan Yılmaz, yaşadığı bu durumu ve bunun arkasındaki sebepleri anlatmak için cesurca konuştu. Hayatını tehdit eden yılanlarla dolu bir çevrede yaşamanın zorlukları ve bu durumun psikolojisi hakkında bilgilere ulaşmak adına yapılacak araştırmalar gündeme geldi.
Melike'nin hikayesi, yalnızca bir yılan korkusu değil, aynı zamanda bu korkunun doğurganlık üzerinde yarattığı travmanın da bir örneğini sunuyor. Toplumda sıkça duyduğumuz yılan korkusu, aslında bir fobinin ötesine geçerek, kişinin ruhsal durumunu ciddi şekilde etkileyebiliyor. Melike, yılanların sürekli çevresinde dolaşması ve evinin bahçesinde sık sık görünmeleriyle başta sadece rahatsızlık hissetse de, zamanla bu durum onun üzerinde derin bir stres yarattı.
İlk düşük haberi, Melike için yıkıcı bir darbe oldu. Yılanların sıkça görüntü vermesi, her an korkuyla yaşamasına sebep oldu. İkinci ve üçüncü düşüklere de bu ruh hali ve stresin neden olduğu belirtiliyor. Bu olay, sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal dengesini de tehdit eden bir durum haline geldi. Zira, stres ve kaygı, birçok bilim insanı tarafından doğurganlığı olumsuz etkileyen faktörler arasında sayılmakta. Melike’nin hikayesi, özellikle kadınlar için mental sağlığın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Hakkari'nin doğası, zengin fauna ve florasıyla dikkat çekse de, bu doğal yaşamın insanlar üzerindeki etkileri göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Doğanın insan yaşamıyla olan uyumsuzluğu, bazen hayati sonuçlar doğurabiliyor. Melike'nin yaşadığı korkulu anlar, çevresindeki yılanlar nedeniyle her gün tazelendi. Özellikle yaz aylarında yılanların hareketlendiği dönemlerde, kırsal yaşam sürenlerin dikkat etmesi gereken önlemler artıyor. Ancak, Melike’nin durumu, yılanlarla dolu bir çevrede yaşamayı zorunlu kılan kadınların da yalnız olmadığını gösteriyor.
Bu yüzden, yılan korkusu gibi fobilerin bilinçli bir şekilde ele alınması, toplumsal bir sorun haline geliyor. Kadınların, doğurganlıklarını tehdit eden ve ruhsal sağlıklarını etkileyen bu tür korkularla başa çıkabilmeleri için mutlaka psikolojik destek alması gerektiği gün yüzüne çıkıyor. Melike'nin dramı, yalnızca bir kadının hikayesi değil, aynı zamanda tarım topluluklarının ve kırsal alanlarda yaşayan bireylerin, karşılaştıkları psikolojik sorunların üstesinden gelebilmeleri için bir farkındalık yaratma çağrısı niteliğinde. Bu tür olayların daha az yaşanması için, kamuoyunun bu konuya dikkat etmesi gerekiyor.
Sonuç olarak, Melike Yılmaz’ın yaşadığı olumsuzlukların bir daha yaşanmaması adına, toplumda yılan korkusu ile başa çıkmanın önemine vurgu yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Bilinçlendirme ve eğitimle, doğal ortamda yaşayan ve bu tür korkuları olan bireylerin desteklenmesi sağlanabilir. Böylece, Melike gibi birçok kadının yaşadığı kabusların son bulması mümkün olacaktır.