yüzyıla ait olduğu düşünülen bu kil tablet, Babil'de ortaya çıkarılmıştı. Bugüne kadar arkeologlar ve tarihçiler tarafından büyük bir merakla incelenen tablet, üzerinde bulunan karmaşık semboller ve çizimler nedeniyle uzun süre tam olarak anlaşılamamıştı. Ancak son teknoloji kullanılarak yapılan analizler ve karşılaştırmalar sonucunda, tabletin Mezopotamya bölgesinin detaylı bir haritasını içerdiği ortaya çıktı.
Bu tabletin, antik Babil şehrinin coğrafi yapısını ve çevresini betimlemek amacıyla yapıldığı düşünülüyor. Tabletin merkezinde Babil'in yer aldığı, etrafında ise dağlar, nehirler ve diğer önemli yerleşim yerlerinin simgelerle gösterildiği anlaşıldı. Ayrıca, bazı astronomik işaretler ve kutsal mekanlar da harita üzerinde yer alıyor. Bu da, sadece coğrafi bir harita olmanın ötesinde, aynı zamanda dini ve kozmolojik bir anlam taşıdığını gösteriyor.
Arkeologlar, bu bulgunun, dönemin insanlarının dünya görüşünü ve coğrafi bilgisini anlamak için büyük bir adım olduğunu belirtiyor. Mezopotamya halkının, dünya ve çevrelerindeki doğa olaylarına dair algılarının bu tablet aracılığıyla daha net bir şekilde gün yüzüne çıkarıldığı düşünülüyor. Dünyanın en eski haritası olduğu iddia edilen bu tablet, tarihsel açıdan büyük bir değer taşıyor ve antik çağ coğrafyacılığının izlerini günümüz bilim dünyasına sunuyor.