24 yaşındaki Ece, bir ay süren öksürüğünü ciddiye almamıştı. Genç yaşta hastalıklarla pek karşılaşmadığı için, öksürüğü küçük bir enfeksiyonun veya mevsimsel bir rahatsızlığın belirtisi olarak düşündü. Ancak öksürük, zamanla şiddetini arttırdı ve nefes almakta güçlük çekmeye başladı. Bu belirtiler, onu bir doktora görünmeye teşvik etti ama hiçbirinin bu durumun ciddiyetini tahmin edeceğine ihtimal bile vermiyoruz. Sonunda yapılan tetkikler sonucu, Ece'nin akciğer kanseri olduğu belirlendi. Bu gelişme, sadece Ece'nin değil, ailesinin de hayatını altüst etti. Sağlık sorunlarını göz ardı etmenin sonuçları ve bu süreçte yaşadığı zorluklar, Ece’nin hikayesinin yalnızca bir parçası.
Genç yaşta bir birey olarak Ece'nin öksürüğünü dikkatle takip etmediğini söylemek, çoğu insan için alışılmadık bir durum değildir. Birçok genç, hafif rahatsızlıkları görmezden gelme eğilimindedir. Ama Ece, gün geçtikçe bu hafif öksürüğün ardındaki gerçek tehlikeleri göremedi. "Öksürük herkesin yaşadığı bir şeydir" düşüncesiyle, zamanla sıklığının arttığını fark etmedi. Sonunda, aile arkadaşlarının uyarıları üzerine doktora gitmeye karar verdi. Yapılan tahliller ve görüntülemeler sonrasında, akciğerlerinden bir kitle tespit edildi. Doktoru, "Ece, bu kitle kansere çevrilme riski taşıyor" dediğinde ise dünyası başına yıkıldı. Kısa sürede vücudundaki belirtilerin yüzeyselliğine takılan Ece, bu durumu kabul edemedi.
Teşhis almasının ardından, Ece için sıra tedavi sürecine geldi. Kemoterapiye başlamadan önce, hastalığın evresini anlamak için daha fazla test yapılması gerekti. Ece, hastalığın neden olduğu korku ve belirsizlikle başa çıkmaya çalıştı. Sosyal hayatı, tedavi sürecinin getirdiği yorgunluk ve baş dönmeleri nedeniyle sekteye uğradı. Etrafındaki insanların desteğini aramak zorunda kaldı. Ailesi bu süreçte ona destek olmayı ihmal etmedi. Ailesinin sürekli yanındaydı ve birlikte hastalığın zorluklarına karşı bir arada durdular. Ece’nin bu zorlu yolculuğu, kendisine birçok şey öğretti; başta sağlığın önemini ve hayatın ne kadar beklenmedik olduğunu.
Ancak bu savaş, sadece fiziksel değil. Zihinsel olarak da oldukça yorucu bir süreçti. Tedaviye devam ederken, bazı günler kendini pek iyi hissetmiyordu. İçsel bir güç bulmak zorundaydı. Tedavi sürecinde birlikte olduğu diğer hastalarla bir dayanışma grubu oluşturdu. Bu grup, birbirlerine güç vererek, sevinçleri ve korkuları paylaştıkları bir platforma dönüşmüştü. Ece, hayatının tehlikede olduğu bu dönemde, hayatta kalma arzusunu ve umudunu kaybetmedi. Zihinsel sağlamlık geliştirmek için meditasyon ve yoga yapmaya başladı. Böylece hem ruhsal hem bedensel olarak kendini toparlamaya başladı.
">Şu anda Ece, kanserle savaşını sürdürmeye devam ediyor ve tedavi sürecinin sonunda, bu deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak ve bu konuda farkındalık yaratmak adına bir misyon üstlenerek, gençler arasında sağlık bilinçliliğini artırmayı hedefliyor. Kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu anlamak için haykıran bir savunucu oldu. Ayrıca, gençlerin kendi sağlıklarını ciddiye almasının altını çiziyor. “Yeterince zaman var” düşüncesinin sonucunda kaybedilenlerin yanı sıra, ele alınmayan her belirti ve durumun ciddiye alınması gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Ece, bu süreçte öğrendiği gibi, sağlığın bir anda elden gidebileceğini belirtiyor. Aynı zamanda, gençleri teşhis ve tedavi sürecinde kendileri için doğru adımları atmaya yönlendirmeyi de umuyor.
Sonuç olarak, Ece'nin hikayesi, gençlerin sağlıklarıyla ilgili sorumluluk almanın önemini vurgularken, kanser tehdidiyle mücadelenin bazen hayatımızı alt üst edebilecek bir durum olduğunu gözler önüne seriyor. Kendi deneyimlerinden yola çıkarak, birçok insana ilham veriyor ve umudun her zaman var olduğunu hatırlatıyor. Herkesin bu zorlu süreçte yalnız olmadığını hissetmesini sağlıyor. Ece, bu yeni misyonuyla, kanserle savaşmaya devam ediyor, hem kendisi hem de başkaları için.